Disiplin, bireye ödül-ceza yöntemlerini kullanmadan kendisine yeni beceriler kazandırma, yetenek geliştirme amacıyla sevgi, saygı ve duygusal bağ oluşturabilme yöntemidir. Disiplin, kısa ve uzun vadede daha iyi davranışların ve ilişkilerin gelişmesine katkı sağlar.
Disiplin denince geçmişten günümüze kadar kullanıldığını gördüğümüz birçok disiplin yöntemi akıllara gelebilir. Çocukların gelişimsel süreçleri, beynin yapısı incelendikçe sağlıklı disiplin yöntemleri geliştirilmiş ve ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştiren, güçlendiren yöntemlerden söz edebilmek mümkün olmuştur. Pozitif disiplin bu anlamda beynin gelişimsel sürecini, ebeveynlerin ve çocukların ihtiyaçlarının nasıl uygun şekilde dile getirileceğini bize göstermektedir.
Öncelikle beynin işleyiş biçimini ele alalım. Çocukların beyni inşaat halinde olan bir ev gibidir. Beynin korteks olarak tanımlanan bölümleri vardır ve zaman içinde bu bölümler gelişmektedir. Bu gelişim süreci hem doğal hem de çevresel faktörlerin iş birliği ile devam eder. Beynin amigdala bölümü duyguların işlemlendiği yerdir. Amigdala beyinde tehlikenin algılandığı yerdir. Amigdala zorlu yaşam olaylarını tehdit olarak algılayarak “savaş”, “kaç” ve “don” tepkileri vererek çalışabilmektedir. Sakinleşerek durumu akılcı mantıklı değerlendirebildiğimiz bölge ise üst beyin bölgesidir. Bu alan muhakeme becerisinin aktifleştiği, empatinin devreye girdiği alandır. Bu nedenle bireyin sağlıklı tepkiler verebilmesi ve bir durumla başa çıkabilmesi için üst beynini kullanabilmesi beklenir. Yaşanan olumsuz olay veya durumlara nasıl yorumlamalar getirdiğimiz, bunları nasıl işlemlediğimiz önemlidir. Tüm bu süreç insanın doğuştan kazandığı yetiler değildir. Çocuklar da kendi yaşam deneyimleri, ebeveynlerinin tutumları, çevresel faktörler ile beyninin üst bölgesini daha aktif şekilde kullanabilmeyi öğrenir. Tüm bu mekanizma devredeyken çocuğa bu beceriyi kazandırmak da pozitif disiplin ile mümkün olabilir.
Ebeveyn olarak çocuğu “hayır”ların içinde boğmak çatışmaları besleyen bir ortamı yaratmaktadır. Kısa vadede sorunu çözüyor gibi görünse de uzun vadede çocuğun sınırları veya kuralları içselleştirmediğini görmek şaşırtıcı olmaz. Hayırların yerine koşullu evetler ile sınır hatırlatılmalıdır. Örneğin çocuğunuz evinizdeki duvarları boyamak istiyor. Ona “Hayır bu doğru bir davranış değil” demeniz muhtemelen yeterli olmayacaktır çünkü çocuğunuz bu durumun nedenlerini ve sonuçlarını kestiremeyecektir. Bunun yerine, “Duvarları boyama isteğinin altında yatan sebepler neler olabilir? Bunu yaparken içinde neler oluşuyor? Ya da duvarları boyamak yerine defterlerini boyayıp süslemek istersin misin?” diyerek, onların hislerini ve hedeflerini açıklamaları için bir yol sunabilirsiniz. Yine de duvarı boyamak için ısrarcı olan çocuğa “Bunu yapmak istediğini görüyorum, tüm duvarları boyayamazsın ancak şu duvarı dilersen kağıtla kaplayalım ve bu duvarı boya, ne dersin?” diyerek çözümler üretebiliriz. Burada çocuğun ihtiyacını gören, onu kapsayan, duygularını ve düşüncelerini anlatmasına müsaade eden ve aynı zamanda sınır koyarak aslında istediği her şeyi yapamayacağını gösteren bir ebeveyn rolü üstlenilir.
Hayır demek ebeveynler için bir hedef olmadığında çocuk sınırları içselleştirebilir. Böylece çocuk, gelecekte frene basması gereken durumlarda kendi kendine bu beceriyi gerçekleştirebilecektir.
Daniel J. Siegel “Dramsız Disiplin” kitabında ebeveynlerin çocuklarıyla pozitif bir disiplin ortamı oluşturabilmeleri için ebeveynlerin kendilerine şu soruları yöneltmeleri gerektiğini ifade ediyor.
- Ne?
- Neden?
- Nasıl?
Çocuğun sınır konması gereken davranışını gördüğünüzde “Çocuğum neden böyle davrandı, ona şu an ne öğretmek istiyorum ve bunu nasıl yapabilirim?” diye kendinize sorun. Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar çocuğunuzla kurduğunuz ilişkiyi destekleyerek yaşanan problemin çözümünde ilk adımları oluşturacaktır.
Uzman Psikolojik Danışman Gizem ÖZEL