Öfke nöbeti, kızgınlık ve hayal kırıklığı duygularının doğal ve kendiliğinden bir şekilde boşalmasıdır. Hayal kırıklığı yaşayan kızgın bir çocuğun tipik davranışı, kollarını ve bacaklarını savurarak şiddetle ağlamaktır. Çocukların bazıları ayakta ağlar, bazılarıysa kendilerini yere atarlar. Gürültülü ve tatsız olsa da öfke nöbetlerinin sağlık bir stres atma mekanizması olduğunu unutmamak ve bunu “kötü bir davranış” olarak değerlendirmemek gerekir. Bazı ebeveynler üzüntü nedeniyle ağlamayı kabul ederler ama kızgınlık nedeniyle ağlamayı (öfke nöbetini) kabul edemezler. Her iki durumda da anlayışlı ve kabul edici bir tepki gösterilmelidir.
Öfke Nöbetlerine Sebep Olabilecek Faktörler
Çocuklar sık sık öfke nöbeti geçiriyorsa hayatlarındaki stres ve hayal kırıklığına neden olabilecek faktörler dikkatle incelenmelidir.
Bu faktörler; Gündüzleri stresli bir ortamda kalıyor mu?
Gün boyunca fazla hareketli mi ya da aşırı uyarana maruz kalıyor mu?
Yakınlarda hayatında önemli bir değişiklik oldu mu?
Ailede gerilimler var mı?
Kardeş rekabeti var mı?
Korkutucu bir olay oldu mu?
Televizyonda şiddet sahneleri içeren filmler izliyor mu?
Çevresinde otoriter ve cezalandırıcı birileri var mı?
Çocuğun herhangi bir sağlık sorunu olmadığında ve olağanüstü strese neden olacak bir sebep bulunmadığında öfke nöbetlerinin nedeni, hayal kırıklığına uğradığı bir gelişim aşamasından geçiyor olması olabilir. Genellikle yeni beceriler edinme öncesinde çocukların daha çok ağladıkları ve öfkelendikleri ve bazı çocukların yeni deneyimlerin altında ezildiği, günlük küçük üzüntülerin onları derinden etkilediği unutulmamalıdır.
Ebeveynlerin Öfke Nöbetlerine Yaklaşımları Nasıl Olmalıdır?
Çocuklar, öfke nöbetleri sırasında öfkesini ebeveynlerine yöneltip onlara vurmaya çalışabilir. Kendisi geçmişte şiddete uğramış ya da başkaları arasında geçen şiddet sahnelerine şahit olan (gerçek hayatta ya da televizyon, tablet vs) çocuklarda böyle davranışlara daha çok rastlanır. Bu durumlarda sağlıklı sınırlar konularak çocuğun vurma davranışı engellenmelidir. Başkalarına karşı şiddet göstermek ve zarar verici davranışlarda bulunmak sağlıklı bir rahatlama yolu değildir. Bu davranışlar, daha çok kendini gerçek bir öfke nöbeti geçirecek kadar güvende hissetmeyen çocukların çarpıtılmış öfke ifadeleridir. Doğdukları günden itibaren rahatça ağlamalarına izin verilen çocuklar, öfke nöbetleri sırasında kendilerine ya da başkalarına pek zarar vermezler. Öfkeli çocuğun öfke nöbeti sırasında, başka bir odaya yollanması ya da başka bir şekilde sevgi ve desteğin gösterilmemesi terk edilme korkusuna sebep olabilir. Çocuklar, ebeveynlerinin sevgisini ve onayını kazanmak için öfkelerini baskılayabilir, sürekli olarak yapacakları hiçbir şeyin, hiçbir şekilde reddedilmemelerine yol açmayacağına ilişkin güvence verilmesine ihtiyaçları vardır. Ağlarken ya da öfkelenirken her zamankinden çok sevgi ve onaylanma gereksinimi duyarlar. Ebeveynler öfke nöbeti sırasında çocuğun yanında kalarak destek sağlamalıdır. İzin verirse ona sarılmayı önerebilir ama bu konuda ısrar etmemelidir, sakinleşene kadar yanında duracağını söylemelidir. Hissettiklerini yansıtan bir duygu aynası gibi davranmak ve “Çok kızgınsın, öfkelisin” gibi cümlelerle duygu tanımlamaları yapmak önemlidir. Çocuğa öfkesini göstermesinin normal olduğu hissettirilerek ne olursa olsun koşulsuz kabul ile kapsanacağı gösterilmeli, öfkeyi sağlıklı şekilde yönetebilmesi için rol model olunmalıdır.
Öfke nöbetlerini kabul etmenin çeşitli faydaları vardır. Çocukların hayal kırıklığını ve öfkesini boşaltarak başkalarına karşı daha az zarar verici davranışlarda bulunmasını sağlar. Ayrıca çocuğun sağlıklı öfke ifade edişi, duygularını ve kendi benliğini daha iyi tanımasına imkân vererek hayatının ilerleyen yıllarında kendi kendine zarar verici davranışlar geliştirme olasılığını düşürür. Çocuklar ebeveynlerinin yarattığı ortamda kendisini güvende hisseder ve kabul edildiğini bilir. Koşulsuz olarak sevildiklerini hissettikleri için kendilerine olan saygıları artar. Böylece büyüdükçe duygusal olgunluğa erişerek ihtiyaçlarını daha net bir şekilde tanımlarlar, duygu düzenleme becerilerine sahip olur ve daha sağlıklı ilişkiler kurarlar.
Uzman Klinik Psikolog Büşra CEYLAN