Son yıllarda oldukça sık tanı konulmasıyla halk arasında da yaygın bir şekilde kullanılan kaygı kelimesi çok geniş bir patoloji grubunu çatısı altında toplayan bir terimdir. Kaygı bozuklukları DSM-5 tanı rehberine göre; ayrılma anksiyetesi bozukluğu, panik bozukluk, agorafobi, seçici konuşmazlık (mutizm), özgül fobi, toplumsal anksiyete bozukluğu (sosyal fobi), yaygın anksiyete bozukluğu, maddenin yol açtığı anksiyete bozukluğu, başka bir sağlık durumunun yol açtığı anksiyete bozukluğu, tanımlanmış ve tanımlanmamış anksiyete bozukluğu olarak sınıflandırılır. DSM-5’e göre her bir tanının kriterleri farklı olsa da sıklıkla konulan tanılardan biri olan yaygın anksiyete bozukluğunun kriterleri arasında yer alan huzursuzluk, odaklanamama, irritabilite, uyku bozukluğu, kas gerginliği, kolay yorulma gibi semptomlar kaygı bozukluğundan muzdarip insanlarda sıklıkla rastlanan semptomlardır.
Ergenlikle beraber değişen hormonlar, gelişen biyolojik ve psikolojik durumların etkisiyle birtakım kaygı durumlarının yaşanması doğaldır. Önemli olan konu kaygı yaratan unsurlarla mücadelede gerekli olan ruhsal mekanizmaların gelişmişliğidir. Birçok kişi günlük yaşam olayları ve stres faktörleri yüzünden kaygıya kapılır fakat bu durumu ruhsal mekanizmalarıyla herhangi bir destek almadan atlatabilir. Bir kaygı bozukluğu yaşadığının farkına dahi varmayabilir. Bu mekanizmalar zayıfladığında kişi artık en basit stres faktöründen en zorlayıcı stres faktörüne kadar uzanan yelpazedeki hiçbir faktörle baş edemez hale gelir ve ruh sağlığı profesyonellerine başvurur. Bu durumda yapılması gereken şey kişinin baş etme mekanizmalarının değerlendirilmesi ve kişilik örüntülerinin desteklenmesidir. Bu sebeple kaygıya yenik düşürücü faktörlerin bulunması hayati önem taşır. Doğru bir destekle istenilen iyilik haline ulaşmak mümkündür.
Ergenlikte sıklıkla rastlanılan kaygı bozuklukları arasında yaygın anksiyete bozukluğu özgül fobi, sosyal fobi, panik bozukluk gibi durumlar vardır. Panik bozukluk çoğunlukla geç ergenlikte rastlanabilir. Kaygıya neden olan unsurların kişilerin iç dünyalarındaki özümsenme süreçleri kişileri patolojik bir tanı kategorisine dahil etmeye sürükleyebilse de kaygı bozuklukları çoğunlukla kolayca rahatlatılabilen durumlardır çünkü kişinin içsel mekanizmalarındaki bir durumu maskeler. Bu sebeple kaygı bozukluklarına sadece semptom odaklı yaklaşmayıp geniş bir spektrumla kaygı bozukluklarını değerlendirmek önemlidir.
Hayatın zorluklarıyla mücadelede kaygı her zaman olacaktır. Önemli olan bizim bunlarla nasıl mücadele ettiğimiz ve ruhsal mekanizmalarımızın gücüdür.