Bağlanma kuramı; çocukluk yıllarınızda ebeveyninizle kurduğunuz ilişki şeklinin, yetişkin hayatınızdaki ilişkilerinizde nasıl bir bağ kuracağınız konusunda önemli bir yer edindiğini söylemektedir. Çocukluğunuzda bakım verenlerinizle (bu çoğunlukla annedir) kurduğunuz ilişki, şimdiki partnerlerinizle kurduğunuz ilişki ile benzerlikler taşımaktadır.
Bağlanma kuramı, yetişkinlerin duygusal ilişkilerinde yakınlık kurma şekilleri ve verdikleri tepkileri temel olarak çocukluktakiyle benzer özellikler taşıyan temel olarak üç bağlanma stili ile açıklamaktadır. Bunlar, Güvenli Bağlanma, Kaygılı Bağlanma ve Kaçıngan Bağlanma olarak ifade edilir.
Bu bağlanma stillerini birbirinden ayıran noktalardan bazıları şunlardır:
• Kişilerin yakınlık kurmaya karşı bakış açıları
• Cinselliğe yönelik tutumları
• Yaşanılan çatışmalarda kullanılan başa çıkma yöntemleri
• İlişki içerisinde ihtiyaçlarını ve duygularını dile getirme becerileri
• İlişkiler ve partnerlerinden beklentileri
Bağlanma stilinin büyük oranda insan hayatının ilk 3 senesinde şekillendiğini söyleyebiliriz. İnsan yavrusu ilk doğduğu andan itibaren çaresizdir ve çevresinin ilgisine, bakımına ihtiyaç duyar. Bebek, hiçbir ihtiyacını kendi kendine karşılayamayacağı için bir ihtiyacı olduğunu dile getirmek için ağlar ve yardım ister. Yani annesini çağırır. Annesi de uygun bir yaklaşımla ihtiyaçlarını karşılar ve bebeğe yanında olduğunu hissettirir. Bu durum istikrarlı bir şekilde aylarca devam ettiği zaman bebekte dayanıklılık duygusu artar. Bir ihtiyacı olduğunda annesi tarafından karşılanacağını ve yalnız olmadığı inancı oluşur. Bunun yanında insanlardan yardım istemenin ve insanlara ihtiyaç duymanın kötü bir şey olmadığı algısı yerleşir. Buna ‘‘güvenli bağlanma’’ denir.
Diğer taraftan bazen ise bebek bir ihtiyacını dile getirmek için ağlar ve annesinden yardım ister. Bazı sebeplerden dolayı çocuğun ihtiyacı zamanında karşılanmaz, ihtiyaç yanlış anlaşılır ya da ihtiyaç karşılanırken sevgi dolu bir yaklaşım olmadığında bebekte yardım istemenin olumsuz bir şey olduğu inancı oluşur. Bu durum istikrarlı bir şekilde aylarca devam ettiği zaman bir süre sonra bebek işine yaramayan bu durumu devam ettirmez. Kimseye ihtiyaç duymaması gerektiğini ve yalnız olması gerektiğini öğrenir. Bu bebekler yetişkinlik yaşamlarında ‘‘kaçıngan bağlanma’’ stiline sahip olacaklardır.
Kaçıngan Bağlanma Stili Özellikleri
- Fiziksel ve/veya duygusal yakınlığa girmek istemezler. Dolayısıyla uzun vadeli ilişkilerden uzak dururlar.
- Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, yaşamda ve ilişkileri içerisinde yalnız yolculara benzetilir. Kendilerine yettikleri ve kimseye bağlı olmadıkları bir hayatı arzularlar.
- Sevdikleriyle aralarında bağ oluşacağını hissettikleri zaman kaygılanırlar çünkü geçmiş deneyimlerinden kurulan bağın uzun sürmeyeceğini ve geçici olduğunu öğrenmişlerdir.
- İlişki içindeyken dahi derin bir yalnızlık hissederler.
- Partneriyle bağ kursa dahi daima zihinsel bir mesafe ve kaçış planları vardır.
- İçten içe reddedilme korkusu yaşarlar ve bu da ilişki kurmaması için geçerli sebeplerden birisidir.
- Birisi yakınlaşmaya çalışınca uzaklaşma ve mesafe koyma eğilimleri vardır.
- Karşı tarafa küçümseyici bir tavırla yaklaşırlar ve bu yolla araya duvar örerler.
- Dışarıdan bakıldığında güçlü, kendinden emin ve kontrollü görünürler.
- İlişkilerin sorumluluklarından rahatsız olurlar. Özel günler, hediyeler, partnerine ayıracakları zamanı külfet ve gereksiz olarak görürler.
- Duygusal olarak soğuk, kopuk, tekdüzedir. Duygularını dışa yansıtmazlar.
Çağımızda kaçıngan bağlanma stili özellikleri gittikçe yaygınlaşmaktadır. İlişkilerin süresinin kısalması, yatırım yapılan alanların çok fazla olması, insan ilişkilerinin insan hayatındaki konumunda önemini yitirmesi ve başka meşguliyetler dolayısıyla insanlar ilişkilere daha az yatırım yapmaktadır.
Bundan 200-300 yıl önceki insanların birbirleriyle kurduğu bağ hali günümüzde o yıllara göre daha seyrek bir düzeydedir. Bu durum kaçıngan savunmaların artmasından kaynaklanmaktadır.
Psikolog Hivda Daşdemir